Basligi : | Atatürk te Matematiksel Düsünüs |
Konu : | Matematik Bülteni Sayi 2 |
Yazar : | Dr. M. Cemil UGURLU |
Tarih : |
08.04.2003
|
E-mail : |
A.Ü. Tip Fakültesi, Deontoloji Anabilim Dali
Atatürk çok farkli konular üzerinde düsünmüs olmakla birlikte, düsüncelerinin ortak bir ifade özelligi, matematikle donatilmis bir mantigin egemenligini çogu kez, belirgin biçimde yansitmasidir. O’nun asagidaki düsüncelerini bunun açik örnekleridir.
” En büyük askerlik budur: Muhtelif ihtimalleri çok iyi hesap etmeli; en iyi görüneni süratle tatbik etmeli… Askeri plan arzuya göre degil, hesaba dayanarak tanzim olunmalidir… Muharebede kuvvetten ziyade, kuvveti amaca uygun yönetmek mühimdir.”
Baskomutan Mustafa Kemal Pasa, 23 Agustos 1921 tarihinde, vatanin savunmasinda yeni bir strateji ilkesini, bir geometri kurami gibi açikliyordu: “Müdafaa hatti yoktur; müdafaa sathi vardir. O satih bütün vatandir. Vatanin her karis topragi, vatandasin kaniyla islanmadikça terk olunamaz.”
Mustafa Kemal Pasa, 22 Subat l924 tarihinde düzenlenen Harp Oyunlari’nda komutanlara sunlari söylüyordu: “… Benim için ordumuzun kiymetini ifadede ölçü sudur: Türk ordusunun bir birligi, esitini muhakkak maglup eder; iki mislini durdurur ve tesbit eder. Simdilik bundan fazlasini istemiyorum. Çünkü fazlasini milletimizin yaradilistan sahip oldugu cengaverlik zaten temin etmektedir. Fakat bu kiymeti muhafaza etmek lazimdir. Bunu askeri bir esas, bir kaide olarak göz önünde tutmalidir…”
Mustafa Kemal Pasa, Kazim Karabekir Pasa’ya gönderdigi 22.09.1922 tarihli sifrede, Istanbul ve Bogazlar üzerine harekat ile ilgili olarak söyle diyordu: “Pek kuvvetli olmamiza ragmen siyasette de pek hesapli ve mutedil bulunuyoruz. Her halde meseleyi siyasetle hal etmeyi tercih etmekteyiz.”
Burada O’nun matematikçi, gerçekçi ve hümanist düsünce yapisi belirgindir.
O, Büyük Zafer’den sonra,
26.09.1922 tarihimde, Chicago Tribüne gazetesi için verdigi demeçte: “Muzafferiyetimiz bizim taleplerimizi degistirmemistir. Evvelce istedigimiz seylerden ne daha ziyade, ne daha az talep ediyoruz. Misaki Millimizde sebat ediyoruz… Bir intikam ve mukabeleyi bilmisi! fikrinde degiliz. Buraya eski hesaplari arastirmaya gelmedik, bizim için mazi bitmistir.” diyordu.
Bu düsünceler, gerçeklestirdiklerini ve gerçeklestireceklerini çok iyi hesaplamis, gerçekçi ve hümanist bir insanin düsünce yapisini yansitiyor.
Mustafa Kemal Pasa, 23 Temmuz 1919 tarihinde söyle diyordu: “Milli sinirlar içinde vatan bir bütündür.” Bu özdeyis, geometri kavramini bilen çagdas bir insanin düsüncesidir.
O, gözettigi bir davranis ilkesini 23 Temmuz 1919’da söyle açiklamistir: “Zamaninda hiçbir seyi kaçirmamak ve zamansiz hiçbir seye uzaktan, yakindan tevessül etmemek dikkatimizi teskil etmelidir.” Atatürk, toplumsal bir olguyu açiklarken, söz konusu olabilecek tüm olasiliklari dikkate alarak, sorunu temelde sanki matematiksel bir irdelemeden geçirmistir. Asagida yazili düsünceleri bunun örnekleridir.
Mustafa Kemal Pasa, 18 Haziran 1922’de söyle diyor: “… Bu millet istiklalsiz yasamamistir, yasayamaz, yasamayacaktir.”
O, toplumsal durumumuzu söyle irdelemistir: “Son birkaç yil içinde kendimizi kurtarabilmissek, anlayisimizi degistirdigimiz içindir. Artik bir daha duramayiz. Ne olursa olsun ileriye dogru gitmeliyiz; geri dönemeyiz. Ilerlemeye devam etmeliyiz; baska çikar yolumuz yok.”
Gerçekten tüm olasiliklar geri dönmek, durmak ve ilerlemekten ibarettir. Mustafa Kemal Pasa, 1924 yilinda ögretmenlere diyordu ki: “… yeni nesil, sizin eseriniz olacaktir. Eserin kiymeti, sizin maharetinizin ve fedakarliginizin derecesiyle orantili bulunacaktir. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister…”
O, 1924 yilinda söyle diyordu: “Bilirsiniz ki dünyada her kavmin, varligi, kiymeti, hürriyet ve bagimsizlik hakki, sahip oldugu ve yapacagi medeni eserlerle orantilidir.” O, bu cümlesiyle toplumsal bir olguyu açiklarken, ilgili tüm kavramlari adeta matematiksel bir fonksiyonunun terimleriymis gibi, belirli bir sira içinde degismez bir bagintiya kavusturmustur.
O, söyle diyordu: “Biz her görüs açisindan medeni insan olmaliyiz (1925)”
Mustafa Kemal Atatürk; “Yurtta baris, dünyada baris için çalisiyoruz. (1931)” özdeyisle, engin hümanizmasini bir kez daha açiklamakla kalmamis, barisi yersel bütün boyutlariyla da irdelemistir.
O; “Her an tarihe karsi, cihana karsi hareketimizin hesabini verebilecek bir vaziyette bulunmak lazimdir. (1930)” derken, sadece insanliga karsi tasidigi sürekli sorumluluk bilinciyle degil fakat ayni zamanda matematikçi ve gerçekçi bir düsünce yapisinin tutarliligi ve kanitlama yetenegi ile de konusmustur.
O, 1930 yilinda ögrencilerine sunu söylüyor: “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalniz ufku görmesi kafi degildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazimdir.”
O, matematikçi ve gerçekçi düsünce yapisiyla, burada sanki bir ekstrapolasyondan söz etmis gibidir. Nitekim O, daha 1930’larm basinda, General MacArtur’la yaptigi görüsmede Ikinci Dünya Savasi’nin baslayacagi yili, seyrini ve sonucunu sanki matematiksel bir isabetine önceden kestirebilmistir.
Yine, O, 1933 yilinda, gelecegin tarihsel gerçegini söyle müjdelemistir: “Dogudan simdi dogacak olan günese bakiniz. Bugün, günün agardigini nasil görüyorsam, uzaktan, bütün Dogu milletlerinin de uyanisini öyle görüyorum. Bagimsizlik ve hürriyetine kavusacak olan daha çok kardes millet vardir. Onlarin yeniden doguslari, süphesiz ki ilerlemeye ve refaha yönelmis olarak vuku bulacaktir.”
Atatürk 1937 yilinda söyle diyordu: “… Vaktiyle kitaplari karistirdim. Hayat hakkinda filozoflarin ne dediklerini anlamak istedim. Bir kismi herseyi kara görüyordu. ‘Madem ki hiçiz ve sifira varacagiz, dünyadaki muvakkat ömür esnasinda nese ve saadete yer bulunamaz’ diyorlardi… Baska kitaplar okudum, bunlari daha akilli adamlar yazmislardi. Diyorlardi ki: ‘Madem ki sonu nasil olsa sifirdir, bari yasadigimiz müddetçe sen ve neseli olalim.’ Ben kendi karakterim itibariyle ikinci hayat görüsünü tercih ediyorum, fakat su kayitlar içinde: Bütün insanligin varligini kendi sahislarinda gören adamlar mutsuzdurlar. Besbelli ki o adam fert sifatiyla mahvolacaktir. Herhangi bir sahsin, yasadikça memnun ve mesut olmasi için lazim gelen sey, kendisi için degil, kendisinden sonra gelecekler için çalismaktir… Bunun için insanligin hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organi saymak gerekir. Bir vücudun parmaginin ucundaki acidan diger bütün organlar etkilenir… Dünyanin filan yerinde bir rahatsizlik varsa bana ne?’ dememeliyiz. Böyle bir rahatsizlik varsa tipki kendi aramizda olmus gibi onunla alakadar olmaliyiz. Hadise ne kadar uzak olursa olsun bu esastan sasmamak lazimdir. Iste bu düsünüs, insanlari, milletleri bencillikten kurtarir. Bencillik sahsi olsun, milli olsun daima fena sayilmalidir,.. O halde konustuklarimizdan su neticeyi çikaracagim: Tabii olarak kendimiz için bütün lazim gelen seyleri düsünecegiz ve geregini yapacagiz. Fakat bundan sonra bütün dünya ile alakadar olacagiz…”
Atatürk’ün, bu düsüncelerini açiklarken sifir kavramini kullanmasi dikkat çekicidir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün matematikçi ve gerçekçi özgün düsünce yapisi, olaylarin seyriyle bir kez daha kanitlanmistir. O, ilkin bir tarih saptamasinda bulunduktan sonra, kisisel düsüncelerini sayisal siralamayla ve olabildigince, kesin, öz biçimde açiklar. O’nun düsüncelerinin tümü dikkate alindiginda, her sözcük, tarihsel süreçteki gerçeklesme olgusunu adeta matematiksel bir isabetle kestiren bir matematik fonksiyonun degistirilemez terimleri gibidir. Kuskusuz O’nun gerçeklestirdigi çok yönlü ve kapsamli toplumsal olgu, salt matematiksel bir islem degildir ama ne var ki matematik kavramdan yoksun bir zihnin sistemlestirip, açiklik kazandirip, çözümleyebilecegi bir sorun da kesinlikle degildir. O’nun düsüncelerindeki yapisal tutarlilik ve bütünlükte, matematikle donatilmis akilci ve gerçekçi mantiginin etkisi çok önemlidir. O’nun asagida açiklanan ilginç bir cevabi bu gerçegi bir kez daha kanitlamaktadir. Mustafa Kemal Pasa, 1922 yilinda bir Türk gazetecisinin; “Savasi nasil kazandiniz?” sorusuna, gülümseyerek su cevabi yermistir: “Telgraf telleriyle” O, bu iki sözcükle, gerçekte neleri belirtmistir?
Somut bir iletisim araci olan telgraf telleri, soyut bir seyi, düsünceyi, belirli bir yere, belirli ama çagina göre en kisa olan bir zamanda iletmeye yarar. Bunu, ilettigi düsüncenin degerinde hiçbir degisiklik yapmaksizin saglar. Bu nedenle, yukaridaki cevabi, O’nun basarisinin, temelde, ülkenin gerçeklerini, gereksinimlerini ve olanaklarini tüm boyutlariyla dogru ve tam olarak hesaplayabilmis dinamik bir düsünce yapisinin ürünü oldugunu belirtmektedir.
Sonuç olarak, Kemalizm ya da Atatürkçülük denilen “Çagdaslasma modeli” kimi yazarlarin da belirttigi gibi insanlik sevgisi, akil ve bilimin temel alindigi felsefi düsüncelerin ulusal egemenlige dayandirilan bir sentezi olarak kabul edilebilir.
O, “Bizi gerilikten kurtaracak yol, bütün insanlarimizi düsünebilen insanlar yapmaktir.” derken, “Düsünüyorum, o halde varim” diyen Descartes’i temelde dogrulayan bir düsünceyi de açiklamistir denilebilir.
Mustafa Kemal Atatürk, bütün yasaminda sevgi dolu bir efsane kahramani gibi akilli ve yürekli davranarak, ülkesini ve ulusunu, tarihte ilk kez, emperyalizmin kanli ellerinden ve kendi deyimiyle kirli ayaklarindan kurtarip, ulusal egemenligi gerçeklestirerek, yüz milyonlarca insanin yasadigi tutsak ülkelere ve halklara sönmeyen, gerçek bir umut isigi vermekle kalmadi, ayni zamanda kendini insan aklinin özgürlügüne, aydinlanmasina ve ulusunun egemenligine, mutluluguna adadi. Iste bu evrensel degerlere ancak sevgi, akil ve bilimle ulasilabilecegini kanitlayan ve örgütleyen O’na, ulusunun ve insanligin hakli ve sürekli sükran duygulari, bu tarihsel olgudan kaynaklaniyor.
Bilim Teknik Dergisi’nden alintidir.